BEREKETİN KUTSALLIĞI VE SANATÇI İMZASI
- art-icle
- 13 Eyl 2018
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 28 Eyl 2018

Willendorf Venüsü / Cro-Magnon artists painting in Font-de-Gaume,” By Charles Robert Knight.
İlk sanat eserlerine, tarih öncesi çağlarda yapılan mağara resimleri ve küçük heykelcikler örnek verilebilir. Paleolitik çağda ortaya çıkan bu eserler çoğunlukla av sahnelerinin ve hayvan figürlerinin resimleri ile kadın vücudunu tasvir eden heykelciklerdir. Yani insanlığın ürettiği ilk sanat eserlerinde dahi kadın bedeninin yorumu görülmektedir. O dönemde kadın, doğurganlıkla bağdaştırıldığı için kalça ve göğüsleri abartılı olarak gösterilmiş ve bereketle ilişkilendirilmiştir. Bu düşünce, ilk dini inanışlarda görülen Ana Tanrıça kültüyle ilişkilidir. Paleolitik dönem insanının, kendilerini besleyen toprağı bereket ve canlılığı doğuran olarak görmesi onu dişi karakterle eşleştirmesine ve bunun sonucunda dişiliğin kutsal görülmesine yol açmıştır.
Tarih öncesi çağlarda yapılan mağara resimlerinin de dönem insanının inanışıyla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Mağara duvarlarında çoğunlukla av sahnelerinin betimlendiği görülmektedir. Bu resimler insanlığın ürettiği ilk sanat eserleri olarak kabul edilmelerine rağmen yapılma amacı sanat üretmek değildir. İlkel insan için önemli olan hayatta kalmak, buna bağlı olarak da avcılık ve toplayıcılık eylemlerinde başarılı olup karnını doyurabilmektir. Bu duvar resimlerinin yapılış amacı net olmasa da av esnasında şansı arttırmak ya da doğanın bilinmeyen güçlerinden korunmak için yapılan büyü ritüelleri olduğu görüşü yaygındır.
Peki, bu eserleri üretenler kimlerdi? Elbette ele alınan dönem yazının bulunmadığı bir zaman olduğu için bu sanatçıları bireysel olarak tanımamız mümkün gözükmüyor. İsimlerini, neye benzediklerini ya da hangi eserin kime ait olduğu hakkında bir fikrimiz yok. Acaba bunları üretenlerin cinsiyeti hakkında fikir sahibi olabilir miyiz? Medeniyetler çağından itibaren sanat üretiminde görülen ağırlıklı erkek popülasyonu, tarih öncesi çağlarda da aynı yoğunlukta mıydı? Kadının, bedensel olarak, dişil kimliği doğrultusunda ilk sanat eserlerinde Tanrıça heykelcikleri formuyla yer aldığını biliyoruz fakat insanlık tarihinin neredeyse tamamında görülen kadın sanatçı varlığının azlığı bu çağda da mevcut mu?

Arte sin artistas:Una mirada al Paleolitico / Mağarada el izleri, Güney Sulawesi
Yukarıda sorulan soruların cevapları tarih öncesine dair bildiklerimizin yorumu ve yeni gelişmeler ışığında ortaya çıkabilir. Dönem insanının yaşayış tarzı ve günlük alışkanlıklarına bakıldığına cinsiyetler arası iş bölümü görülür. Genellikle avcılık yapan erkek; mağarada kalıp orada yaşayanlara bakmakla yükümlü ve toplayıcılık yaparak besin getiren kadındır. Av,erkeği hem fiziksel hem zihinsel olarak yıprattığı gibi dikkat ve çaba gerektirdiğinden onu mağaradan uzun süre boyunca uzak tutmaktadır. Mağara ve yakın çevresinde kalan kadının ise bu resimleri yapabilecek zamanı ve enerjisi erkeğe göre oldukça fazladır.
Dean Snow’un bilimsel araştırma niteliğinde bulduğu bulgular da ilk sanatçıların hem cinsiyetleri hem de eserlerini imzalama eylemi üzerinde fikir yürütülmesini sağlamıştır. Kesin olan şey şu ki; bilinen en eski mağara resimlerinin olduğu duvarlarda bırakılan el izlerinin büyük çoğunluğu kadınlara ait. Ancak bu gerçek bizi resimlerin kadınlar tarafından yapıldığı bilgisine kesin olarak ulaştırmıyor. İlkel insanların duvarlara el izlerini bırakmalarının sebebinin, sanatçının kendi imzasını bırakmak istemesi görüşü üzerinden ilerlersek ilk resimlerin çoğunlukla kadınlar tarafından yapıldığını düşünebiliriz. Ancak diğer bir görüşe göre bu izler dini bir yer olarak görülen mağaranın ziyaretçileri tarafından bırakıldı. Yani sanatçının kimliğine dair bir bilgi vermiyor. Sonuç ne olursa olsun bu araştırma ilk sanat eserlerinden sayılan mağara resimlerini yapanların erkek olduğu algısını kırmayı sağladığı için önemlidir.
Commentaires