BATI SANATINDA KADIN TEMSİLİ OLARAK VENÜS - I
- art-icle
- 23 Eki 2018
- 2 dakikada okunur
Güzelliğin ve erotizmin temsili Venüs, sanat tarihinin neredeyse tüm dönemlerinde farklı tasvirlerde karşımıza çıkar. Yunan mitolojisindeki aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit’in Roma mitolojisindeki karşılığı olarak çoğunlukla Rönesans dönemi eserlerinde mitolojik karakteriyle var olur. Sanat eserlerinde yer alan Venüs’ler daha çok bir form olarak güzel kadının temsilidir aslında. Bu nedenle de bulundukları dönemin kadına bakış açısını ve güzellik anlayışını göz önüne serebilirler.

Paleolitik çağda görülen ilk kadın figürü betimlemeleri Venüs heykelleridir. Bunlar, karınları ve göğüsleri abartılı, yüzleri belli olmayan kadın figürleridir. Her ne kadar kadın betimlemeleri ve doğum yapmış bir kadın vücudunun gösterimi olsa da bu temsiller, o günün kadınlarının görüntüsünü yansıtmamaktadır. Paleolitik çağın ana tanrıçaların dönemi olduğu düşünülürse, bu Venüs heykelleri, kutsal görülen doğurganlığı ve bereketi temsil etme çabasındadır. Bu dönemde elbette mitolojik bir figür olarak görmeyiz Venüs’ü. Bunların Venüs adıyla adlandırılmasının sebebi ana tanrıça kültünü temsil ettiğinin düşünülmesi veya belirgin cinsel organlarının Venüs tümseğine benzetilmesindendir.

Antik Yunan’da insan bedenini idealize eden sanat anlayışı Antik Yunan felsefesinin ideal güzelliği aramasından gelmektedir. Ayrıca ideal bedenin(ideal güzelliğin) çıplak olarak görülmesi gerektiği düşüncesi sonucu bedenler çıplak tasvir edilmiştir. Ancak çıplak insan heykelleri genelde erkeklere aittir. Bunda erkek bedeninin estetik bulunmasının etkisi olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda Antik Yunan toplumunda kadının çıplak görülmesinin hoş karşılanmadığı da söylenebilir. Çünkü çıplaklık yalnızca gündelik hayattan insan tasvirlerinde değil tanrılar katında da ikili bir durum gösterir. Yunan tanrılarının heykelleri çıplak tasvir edilirken, aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit dışındaki tanrıçalar giysilidir. Oysa ki tanrıçaların giysiye ihtiyacı yoktur.
Yukarıda bahsedilenlerden yola çıkılarak Antik Yunan tanrı ve tanrıçalarının tasvirlerinin insansı özellikte olduğu söylenebilir. Aynı şekilde güzellik tanrıçası Afrodit heykelleri ile temsil edilen kadın bedeni tanrısallıktan uzaklaşmış, insansı bir güzellik olarak karşımıza çıkar. Artık Venüs cinselliği, erotizmi çağrıştırmaktadır ve çıplak kadın formunda kadın güzelliğini temsil etmektedir. Bundan sonraki dönemlerde de çıplak kadın tasvirlerini kabul ettirebilmek için doğrudan mitolojiye ve Venüs’e başvurulacaktır.

Ortaçağda ise sanat Hristiyanlığa hizmet etmektedir. Bu nedenle artık mitolojik hikayeler geçerliliğini yitirmiş ve dönem resimlerinde de din konusu dışında bir konu pek işlenmemiştir. O dönemin kadına bakış açısı iki türlüdür: biri kutsal olan, annelikle özdeşleşen kadın(Meryem), diğeri ise günahın kaynağı olan ‘kötü kadın’dır. Dini konuları ele alan dönem resimlerinde de sıklıkla Meryem Ana görülür. Dinin baskıcı etkisinden dolayı çıplaklığa pek yer verilmez. Adem ve Havva tasvirleri dışında çıplak insan figürü görmek zordur. Bu nedenle ortaçağ resminde geleneksel Venüs’ü göremeyiz.

Rönesansta sanatın özgür kalmasıyla resimde mitolojik konuların sıkça işlendiği görülür. Venüs de mitolojik bir figür olarak birçok farklı sanatçının eserinde karşımıza çıkar. Bunların belki de en ünlüsü Sandro Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu adlı eseridir. Bu tabloda Kronos’un babasının cinsel organını kesip denize attığı, böylece denizin döllenip Venüs’ün doğduğu mitolojik hikayeden yola çıkılmıştır. Botticelli’nin Venüs’ü betimlerken Antik Yunan heykellerinden yola çıktığı söylenmektedir. Vücudun duruşu ve elleriyle cinsel organını ve göğüslerini kapatma şekli gerçekten Antik Yunan Venüs heykellerinde görülür.

Rönesans dönemi Venüs’lerini Tiziano’nun ‘Urbino Venüsü’ ve Giorgione’un ‘Uyuyan Venüs’ eserlerinde olduğu gibi uzanan çıplak bir kadın olarak da görürüz. Giorgione’un tablosundaki Venüs uyumakta ve izlendiğinin farkında değildir. Ancak kapalı bir odada değil de dış mekanda olması gözetleniyor olması hissini ortadan kaldırır. Tiziano’nun ‘Urbino Venüsü’nde ise tablodaki kadının izlendiğinin farkında, doğrudan izleyicisine bakıyor olması onu objeleştirmektedir.
Comentarios